Bütün bu insanlar ve diğer bir nice yaratılmış şeyler, boş yere mi yaratılmıştır? Geçici bir zaman için yaşayıp da, sonra büsbütün mah-volsunlar diye mi bu kadar mükemmel surette meydana getirilmişlerdir? Hayır hayır! Böyle bir iddiaya insanın vicdanı isyan eder, buna her zerrede görülen hikmet eseri karşı çıkar.
65- Şüphe yok ki, insanlar bu dünyaya bir imtihan için getirilmiştir, bu âlemdeki güzel veya çirkin amellerin neticelerine başka bir âlemde ebedî surette kavuşmak için yaratılmıştır. Bu dünyada herkes, yaptığı işlerin mükâfatını veya cezasını yeter derecede görmemektedir. Nice sâ-lih, muhterem insanlar, mağdur bir halde yaşarlar. Nice sapık, azgın kim-seler de refah içinde yaşayarak kötü yürüyüşlerinin cezasını görmezler.
Bu sebeple ilahi adaletin kemaliyle tecelli edeceği bir âlem lâzım-dır ki, herkes orada amellerinin tam karşılığına kavuşsun ve ALLAH'ü Teâlâ'nın yaratıcılık sıfatı kendisini daima göstersin.
66- Şunu da düşünmelidir ki, bu dünyada insanlar ve diğer mükellef yaratılmış varlıklar iki kısma ayrılmıştır. Bir kısmı üzerine düşen vazifeleri yerine getirmekte, ALLAH'ü Teâlâ'nın varlığına yok olmaz bir inançla sarılmış bulunmaktadır. Bu sebeple bunların mükâfatları da ahiret hayatında ebedî olacaktır.
Diğer bir kısım ise vazifelerini suistimal etmiş, yaratıcısını unut-muş, kendi hevesine tapınmakta bulunmuş, gittiği dalâlet (sapıklık) yolunun doğruluğuna daimi bir kanaatle gönül bağlamış, milyarlarca sene yaşayacak olsa, kendi inancını, kendi inkârını terk etmemek azminde bulunmuştur. Bu sebeple bunların cezaları da kendi kanaatleri gibi daimî olacak, bunlar ahirette ebedî bir azaba tutulacaklardır.
Şunu da ilâve edelim ki, ALLAH'ü Teâlâ'nın katında güzel iman, o kadar büyük, makbul bir şeydir ki, onun karşılığı ilâhi bir lütuf olarak ebedî bir mükâfattır. Hakkı inkâr, batıla tapınmak da o kadar büyük bir cinayettir ki, bunun karşılığı da daimî bir azaptan başka değildir.
0 yorum:
Yorum Gönder