Dinler Hak ve Batıl Olmak Üzere iki Kısma Ayrılır:
Hak dîn: Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle hak dîn; Allâh-u Te‘âlâ katında makbûl olan dindir. Nitekim Allâh-u Teâlâ:
“Şüphesiz ki Allâh nezdinde o (gerçek ve makbûl) dîn ancak Islâm’dır” (Al-i imrân Sûresi: 19) buyurmaktadır.
Hak dîn: Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle hak dîn; Allâh-u Te‘âlâ katında makbûl olan dindir. Nitekim Allâh-u Teâlâ:
“Şüphesiz ki Allâh nezdinde o (gerçek ve makbûl) dîn ancak Islâm’dır” (Al-i imrân Sûresi: 19) buyurmaktadır.
Hak dîne ait muhtelif zamanlarda gönderilmiş olan farklı şerî‘atların hepsi temelde tevhîd esasına dayanır.
Tevhîd; Allâh-u Te‘âlâ’nın var olduğuna îman etmekle beraber Zât’ında ve sıfatlarında tek olup ortağı bulunmadığını kabullenmektir.
Hak dînin tevhitten sonraki en önemli özelliği; Allâh-u Teâlâ tarafından gönderilmiş olan peygamberin tevhîd dışında getirdiği diğer îman edilmesi gereken şeylere inanmaktır. Bunlar; başta “Âmentü” ismiyle ifade edilen ve birinci şart olan tevhîd dışında kalmış beş şey ve bunlara ilâveten Kur’ân veya Sünnet ile inanç esası olduğu kesin olarak sabit olmuş şeylerdir. Bu altı esas hak şerîatların tümünün temelini oluşturur. Bugün itibarıyla geçerlilikleri kalmamış olsa da ilk hallerine nazaran semâvî şeriatların tamamı hak din kabul edilir.
Bâtıl dinler: Bunlar üç kısımda ele alınabilir;
a) Budizm ve Hinduizm gibi, belli başlı bazı felsefî düşüncelerin ürünü olarak tanrı tanımaz (ateist) insanlar tarafından meydana getirilmiş (uydurulmuş) dinlerdir.
b) Mecûsîlik gibi birden fazla yaratıcıya îtikâtı benimseyen eden dinler de bâtıl dinlerden addedilmiştir.
c) Hristiyanlık ve Mûsevî (Yahûdi)lik gibi aslen semâvî olup zamanla tahrife uğramış olan dinler de bâtıl sayılmıştır.