22 Haziran 2015 Pazartesi

Dinler Hak ve Batıl Olmak Üzere iki Kısma Ayrılır

Dinler Hak ve Batıl Olmak Üzere iki Kısma Ayrılır:

Hak dîn: Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle hak dîn; Allâh-u Te‘âlâ katında makbûl olan dindir. Nitekim Allâh-u Teâlâ:

“Şüphesiz ki Allâh nezdinde o (gerçek ve makbûl) dîn ancak Islâm’dır” (Al-i imrân Sûresi: 19) buyurmaktadır.

Hak dîne ait muhtelif zamanlarda gönderilmiş olan farklı şerî‘atların hepsi temelde tevhîd esasına dayanır.

Tevhîd; Allâh-u Te‘âlâ’nın var olduğuna îman etmekle beraber Zât’ında ve sıfatlarında tek olup ortağı bulunmadığını kabullenmektir.

Hak dînin tevhitten sonraki en önemli özelliği; Allâh-u Teâlâ tarafından gönderilmiş olan peygamberin tevhîd dışında getirdiği diğer  îman edilmesi gereken şeylere inanmaktır. Bunlar; başta “Âmentü” ismiyle ifade edilen ve birinci şart olan tevhîd dışında kalmış beş şey ve bunlara ilâveten Kur’ân veya Sünnet ile inanç esası olduğu kesin olarak sabit olmuş şeylerdir. Bu altı esas hak şerîatların tümünün temelini oluşturur. Bugün itibarıyla geçerlilikleri kalmamış olsa da ilk hallerine nazaran semâvî şeriatların tamamı hak din kabul edilir.

Bâtıl dinler: Bunlar üç kısımda ele alınabilir;

a) Budizm ve Hinduizm gibi, belli başlı bazı felsefî düşüncelerin ürünü olarak tanrı tanımaz (ateist) insanlar tarafından meydana getirilmiş (uydurulmuş) dinlerdir.

b) Mecûsîlik gibi birden fazla yaratıcıya îtikâtı benimseyen eden dinler de bâtıl dinlerden addedilmiştir.

c) Hristiyanlık ve Mûsevî (Yahûdi)lik gibi aslen semâvî olup zamanla tahrife uğramış olan dinler de bâtıl sayılmıştır.


SELBÎ VE SÜBÛTÎ SIFATLAR

Kişinin Müslüman olması yukarıda ( Kıyamete Kadar Geçerli Olacak İslam Dininin Temel İnanç Esasları Konusunda ) söz ettiğimiz inanç esaslarına îman etmesine bağlıdır. Şüphesiz ki bu esaslar ve inanılması zorunlu olan diğer meseleler arasında birinci sırada ele alınması gereken husus Allâh-u Teâlâ’nın sıfatları konusudur. Bu yüzden akâid kitapları (inançla ilgili konulan açıklayan eserler) ilk önce Allâh-u Te‘âlâ’mn sıfatlarına dâir konulan ele almışlardır.

Biz de bu sıralamaya uyarak kişinin Müslüman olabilmesi için inanması gerekli olan konuların başında Allâh-u Teâlâ’nın sıfatla-rıyla alâkalı mevzûları ele alacağız.

Allâh-u Te‘âlâ hakkında inanılması zorunlu olan sıfatlar temelde iki kısımda ele alınmıştır:

Allâh-u Teâlâ’nın sübûtî sıfatları, Allâh-u Teâlâ’nm hangi niteliklere sahip olduğunu ve neler yaptığını ifade eder. Selbî (tenzihi) sıfatları ise Allâh-u Teâlâ’nın hangi niteliklere sahip olmadığını ve neler yapmaktan münezzeh olduğunu beyan eder.

Buna göre bu sıfatlan îzah edecek olursak:

Selbî Sıfatlar: Allâh-u Te‘âlâ hakkında ispat edilemeyen yani Allâh-u Te‘âlâ’ya yakışmayan, onda olmaması gereken şeylerin O’nun Yüce Zât’ında bulunmadığını bildiren sıfatlardır.

Bu sıfatları diğer sıfatlardan ayıran en önemli husus; Allâh-u Te‘âlâ’dan başka birine verilmesi mümkün olmayan yani sadece Allâh-u Te‘âlâ’ya ait olan sıfatlar olmalarıdır.

Bunlar altı tane olup; “Vücûd”, “Kıdem”, “Beka”, “Vahdâniyet”, “Muhâlefetün li’l-havâdis” ve “Kıyam bi-nefsihî”dir.

Sübûtî (Zâti) Sıfatlar: Bunlar Allâh-u Te‘âlâ’da bulunması gerekli olduğuna inanmamız zarûrî olan, bulunmadığını farzetmemiz halinde ise acziyetin varlığını kabullenmemiz gereken sıfatlardır.Bu yüzden bu sıfatlar hakkında “Sabittir, dâimidir ve olmaması mümkün değildir” anlamına gelen “Subûtî sıfatlar” ifadesi kullanılmıştır.

Bunlar da sekiz tane olup; “Hayat”, “İlim”, “Sem”, “Basar”, “İrâde”, “Kudret”, “Kelâm” ve “Tekvîn”dir.


1 Şubat 2015 Pazar

Duanın Kabul Olunacağı Zamanlar Ve Mekanlar

Hazreti Enes (Radıyallâhu anh)dan rivâyet edildiğine göre, Efendimiz (Sallallâhu aleyhi ve sellem) "Ezanla kamet arasında yapılan duâ reddedilmez." buyurdu. (Tirmizî, Deavât 129 5/577, No: 3594)

Seher vakti yapılan duâ kabûl edilir. Çarşamba günü öğle ile ikindi arası yapılan duâlar da kabûl edilir. 

Nitekim Câbir İbni Abdillah (Radıyallâhu anh): "Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem) Fetih Mescidi'nde (Medîne-i Münevvere'de, Hendek muharebesinin yapıldığı yerdeki en yüksek mescid de) üç gün (Pazartesi, Salı, Çarşamba) duâ yaptı. Çarşamba günü iki namaz (öğle ile ikindi) arasında duâsı kabûl edildi. O zaman ben onun yüzünde kabûlden dolayı sevinç gördüm." buyurdu.

Hazreti Câbir şöyle devam etti. "Benim başıma mühim bir iş gelse, mutlaka o saati kollar, onda duâ yapardım ve kabûlünü görürdüm." (Kurtubî2/313)

Zorluk hâlinde,

Yolculuk ve hastalık hallerinde,

Yağmur yağarken,

Allah yolunda cihâd etmek için saf tutulurken,

Tüyler ürperdiğinde, yapılan duâların kabûl edileceği hakkında bir çok rivâyetler vardır.

Nitekim, Şehr İbni Havşeb (Radıyallâhu anh)dan rivâyet edilmiştir ki, Ümmü'd-Derdâ (Radıyallâhu anhâ) kendisine: "Ey Şehr! Vücudunda arasıra ürperme buluyor musun?" dedi. O da: "Evet" deyince, Ümmü'd-Derdâ (Radıyallâhu anhâ): "O zaman Allah'a duâ et, o anda duâ kabûl olunur." buyurdu. (Kurtubî2/313)

Kâbe-i Muazzama görüldüğünde,

Üç mescidde, (Kâbe-i Muazzama, Ravza-i Mutahhara ve Mescid-i Aksâ'da),

Tavâf da,

Mültezem de (Hacer-i Esved'le Kâbe'nin kapısı arasında), Beytullâh'ın her tarafında,

Zemzem kuyusunda,

Zemzem suyu içildiğinde,

Safâ ve Merve (tepeleri) üzerinde,

Sa'y'da,

Makâm-ı İbrâhîm arkasında,

Arafat'ta,

Müzdelife'de,

Minâ'da,

Cemerât (şeytan taşlama yerlerin)de,

Peygamberlerin (Salavâtullâhi âlâ Nebiyyinâ ve aleyhim ecmaîn) kabirleri yanında,

Ehlince bilinen şartlarla sâlihlerin kabirlerinde duânın kabûlü denenmiştir.

Hele Ma'rûfu Kerhî (Kuddise Sırruhû) hazretlerinin Bağdat'daki kabr-i şerifi, duâların kabûlü için tiryâk-ı mücerreb (denenmiş bir ilâç)tır.

En'âm süresindeki Celâleteyn (124'üneü âyetindeki iki lâf-za-i celâl) arasında yapılan duâ da aslâ reddedilmez.

Duaya Ne İle Başlanır

İyâs ibni Seleme ibni'l-Ekva' (Radıyallâhu anh) babasının şöyle dediğini rivâyet etmiştir: "Ben Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem)in başladığı duâya:


diyerek, başladığım işittim. (Hâkim, Müstedrek 1/498; îbni Ebî Şeyhe 10/266)

Fuzâle İbni Ubeyd (Radıyallâhu anh)dan rivâyet edildiğine göre, 

Bir kere Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem) mescidde otururken bir adam gelerek namaz kıldı. Sonra "Ey Allahım! Beni bağışla ve bana merhamet et!" diye duâ etti!" 

Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem): "Ey namaz kılan kişi! Acele ettin! Namaz kıldıktan sonra oturduğunda, önce Allâhu Teâlâ hazretlerine yakışan şekilde hamdet; sonra bana salât edip duâ et." buyurdu.

Sonra başka bir kişi, namaz kılarak, Allâhu Teâlâ'ya hamdetti ve Efendimiz (Sallallâhu aleyhi ve sellem) e salât etti, O zaman Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem): "(Şimdi) İste; istediğin verilecek." buyurdu. 
(Tirmizî, Deavât 65. No: 3476)